Dan Brown'a Göre Değil "Bize" Göre Roma


Eşim ve benim işlerimizden dolayı bayram zamanları çıktığımız Avrupa tatillerimizin şimdiki durağı İtalya’nın Başkenti Roma.



Kahramanımız “Ulmon” (seyahatlarımızın olmazsa olmazı). Kendisi çok verimli App. olup kısıtlı süreli tatilimizi verimli ve eğlenceli hale geçirebilmek için gezi planımızı 1-2 gün önceden yapmamızı sağlıyor. İndirmenizi öneririm.

Roma Flumicino Havalanına indiğimizde beklenmeyen pasaport gişeleriyle karşılaştık. İnanılır gibi değil sadece 2 gişe açık. Benden söylemesi avrupa seyahatinizi haftasonlarına denk getirmeyin.

Neyse uzun bekleyiş olduktan sonra zamanımızdan yememek için hemen kapıda turist bekleyen shuttlelara bindik. (kişi başı otelinize kadar 10 euro)

Konaklamayacağız Hotel Virgilio (konumunu belirtmek için Termini Metro istasyonu ve Colosseo yürüme mesafesi 10 dakika) 25 dakika sonra vardık, gezimize başlamak için ipadimizi, fotograf makinemizi, gezi notlarımızı sırt çantamıza atıp, şehri keşfe başladık.

İlk durağımız Fontana di Trevi. Ne yazıkki çeşme tadilattaydı. Sadece bakıp, çeşmenin su akar halini hayal ederek, bozuk para attık. Hemen karşısında Roma’nın en meşhur dondurmalardan yiyelim dedik (Dondurmacının adı Blue Ice). 

Hava o kadar güzeldi ki dondurma hem serinlemize hem de yorgunluğumuzu atmamızı sağladı. Dondurmamızı yerken yolumuza devam edip parelelindeki meşhur mu meşhur Via Del Corso’ya adımızı attık.

Roma’nın en meşhur günün belli saatlerinde trafiğe kapalı alışveriş caddesi. Eğer paranız varsa alışverişte zirve yapabilirsiniz. Ne gerek var aynı markalar Türkiye’de de var diyebilirsiniz. Sadece benim aklımda Ferrari mağazasındaki Motorcu montunda kaldı. (giden olursa bana alsın, bedenim M)

Caddedeki mağaza mağaza gezmemiz bitince rotamızı Piazza di Spagna'ya çevirdik. Tabiki de meşhur İspanyol Merdivenlerin orası. Önceliğimiz merdiven değil arka caddesinde bulunan Hard Rock Cafe. Kendimce Hard Rock Cafe T-shirt koleksiyonuma yenisini eklemek için shop alanına girdim. T-shirt fiyatları indirimsiz 24-28 euro arası değişiyor. Neyse alışverişimizi yapıp restoran kısmında dinlenirken 2 yudum bişeyler içtik.

İspanyol Mervidenleri akşamdan görüntü

Buradan ayrıldıktan sonra rotamızı tekrar İspanyol Merdivenlerine çevirdik. geldiğimiz zaman her zaman olduğu gibi yine kalabalık baya kalabalık. Yalnız turistlerin değil İtalyanların da takıldığı, marketlerden aldıkları yiyecek - içecekleri yedikleri içtikleri, muhabbet ettikleri çok güzel bir alan. 

Yalnız akşam yemeği için biz midemizi burda boşuna doldurmak istemedik. çünkü eşimin önceden araştırıp, yerli yabancı forumlardan okuyup, TripAdvisor’da da gördüğü “Alla Rampa” Restoranında hakkımızı kullandık. (Restoran merdivenlerin hemen sol tarafında ara sokakta yer alıyor)

Genelde yemeklerimizi seçerken hem yok yememe özen gösteriyoruz, hem de günde 4-5 restoranda yemek yemeğe çalıştığımızdan dolayı bir porsiyonu paylaşarak yiyoruz. Fakat Roma’daki bruschettalara (kızarmış ekmeğin üzerine domates, sarımsak ve özel baharatlarla inanılmaz tatlar) sardığımız için 2-3 saatte bir beğendiğimiz kafede atıştırıyoruz. o kadar sardık ki marketlerden de bol bol bruschetta baharatları almayı unutmadık.


Mini mini marketlerde bulabilirsiniz

Ertesi gün “Rome Pass Card”larımızı aldık. (tabi almadan önce size faydalı olacak mı diye düşünün) Doğrudan Kolezyum (Colessou)’a gittik. İnanılmaz bir başyapıt, geçmiş yılların tanığı. Bildiğiniz üzere Dünyanın 7 harikasından biri. Size ufak bir tavsiye vermek gerekirse, Kolezyum’da dayanılmaz bir sıra ile karşılacaksınız, işte bu nokta Rome Pass Card devreye giriyor, sırayı beklemeden kartlara özel alandan geçiyorsunuz. Hiç sırada beklemeden geçtik. İçeri girince Rome İmparatoru için özel dövüşler yapılacağı havasına bürünüyorsunuz. Ayrıca Kolezyum’un dışında gladyatör kılığında, beraber resim çektirebileceğiz animatörler var. Tabi karşılığında en az 5 euro alırlar.

Kolezyum'un son kattan görüntüsü


Kolezyum'un ilk kattan görüntüsü

Bu sefer rotamızı Roma Forum’a çevirdik. Kolezyumla yürüme mesafesi. Yalnız Forum resmen zamana karşı direnmiş, kaç yüzyılla tanıklık ettiğini bilmiyorum. Çok güzel ve büyük bir yer. Gölgelik bir yer bulup oturunca sanki yanınızdan at arabasıyla birileri geçecekmiş gibi içinizde his oluşuyor. Forumda olduğumuz sürece hem dinlendik hem de içimize bol bol tarih soluduk.

Roma Forum

Buradan dinç şekilde ayrılıp yolumuza “Tüm Tanrıların Tapınağı” anlamına gelen Pantheon’a geldik. Roma’nın her yerinde olduğu gibi buranında önünde meydan yer alıyor. 

Ayrıca şunu da belirtmek isterim Roma’da her meydanda Polis Kuvveti ve farklı güvenlik kuvvetleri olan “Carabinieri”ler yer alıyor.

Pantheon’u gezip, güzelce görsel hafızamızı doldurduktan sonra kahve içmeye Piazza Navona’ya geldik. (piazza; meydan demek) Burası da oldukça güzel meydanlarda biri.

Piazza Navona (kalabalığı görüyorsunuz)

Artık gezimizin son ve en önemli durağı olan iç işlerinde İtalya’dan bağımsız, katolik Hristiyanların merkezi olan Vatikan Şehri'ne merhaba dedik. Görülmesi gereken bir şehir, şiddetle tavsiye ediyorum. Harcayacağız her dakika değer.

Welcome to Vatican City

Şunu da söyleyeyim ilk gideceğiniz yer San Pietro Bazilikası olacağı için baya sırayla karşılacaksınız. Kesinlikle sırada bekleyeceğiniz süreye değer. Büyüleyici bir yapısı var. 

San Pietro Kubbesine çıkabilirsiniz. Unutmamakta fayda var orada kuyruk baya kalabalık. 

San Pietro Kubbesi'nden Klasikleşmiş Vatikan görüntüsü 

Vatikandaki son durağımız Vatikan Müzesi, yine sıra yine kuyruk. Ayrıca şunu belirteyim, Rome Pass Card Vatikan’da geçmiyor. Vatikan müzesinde birbirinden güzel eserler yer alıyor. Bizim en beğendiğimiz Raffaello Sanzio’nun Atina Okulu oldu. Shoplarından puzzlenı bile aldık. Eve dönünce ilk işimiz puzzle tamamlayıp evimizin en güzel köşesine yerleştirdim.

Vatikan Müzesinin son durağı olan Sistina Şapeli’ne uğramayı unutmayın. Gördüğünüzde benim gibi olayın sonu diyeceksiniz.Yapıya en büyük ünü kazandıran eser grubu ise şüphesiz olarak Şapel tavanında bulunan 1508-1512 döneminde Michelangelo tarafından hazırlanan ve içlerinde ünlü "Adem'in Yaratılışı" ve "Kıyamet Günü" fresklerinin de bulunduğu sahnelerdir.

Şapelden ayrıldıktan sonra bir yere gitmeyi unuttuğumuzu hatırladık. O da Melekler Şatosu (Castel Sant Angelo). Dan Brown’un Melekler ve Şeytanlar kitabı okuyanlar Vatikan Şehrinden tüneller yardımıyla Şatoya gidiş olduğunu bilecekler ama anca kitap ve filmlerde. Doğru gizli tüneller var sadece Papa tehlike anında kaçış güzergahı olarak kullanıyormuş.

Roma tatilimiz böyle geçti ve bitti. Tekrar Roma’ya gelir miyim. Kesinlikle evet. Roma’ya gitmenizi de içtenlikle tavsiye ediyorum.

Not: Fotograflar Nikon D7000 ile çekilmiş.


Herkese süper tatiller dilerim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dante'nin Cehennem'i : Floransa

#LoveinVenice