#LoveinVenice

Yine İtalyadayız.





Bu seferki durağımız aşk şehri Venedik.


Büyük Kanal

İş hayatından o kadar sıkıldık ki bir tatil yapsak nolur?! Tabiki de güzel olur. Vize de hazır, Avrupa'ya gidelim. Aklımdan direk şöyle geçti, İtalya'yı keşfetmeye devam. Rota Venedik.

Venedik dedik de uçak biletleri pahalı, direk gidemezsek dolaylı yoldan gideriz. Önce Bologna sonra trenle Venedik,  tren mesafesi 1saat 25 dakika. (Almadan önce hesaplama yapmakta fayda var, Bologna gidiş-dönüş artı tren biletleri, Venedik'e gidiş-dönüş uçak biletlerinin yarısı kadar. Hem de ekstradan şehir görüyorsunuz.)

Venedik'e gelmeden önce Bologna hakkında birkaç kelam da bulunmak istiyorum.

Bologna Havaalanı ile Tren İstasyonu mesafesi 10 km kadar, 20-25 dakika arası değişiyor (Otobüsle ile yolculuk tek yön 6 euro).

Bologna benim bildiğim kadarıyla hem sanayi hem de öğrenci şehri.

İstasyon zaten merkezi yerde bulunuyor. Adımınızı atar atmaz karşısında Parco Della Montagnola görüyorsunuz.



Parkta genç-yaşlı, yerlisi-turist herkes orda. Ayrıca yazın giderseniz ağaçların altında serinleyebilirsiniz (mangal yakmak yasak).


Parkta 15 dakika keyif sürdük, artık Venedik'e gitmek için trenimize binebiliriz. Şunu söylemekte fayda var. Trenler dakik çalışıyor (en fazla 2 dakika gecikme olur, onu da mazur görelim). Ayrıca trenler rahat, bedava WiFi. Yukarıda da söyledim Bologna-Venedik 1 saat 25 dakika, kişi başı 14 euro. (yalnız bu hızlı tren, birde tren biletleri uçak biletleri gibi günü geldikçe fiyatları artıyor, ayrıca daha uygun trenler var onlar da yaklaşık 3 saat sürüyor).

Trende Venedikle ilgili planlama yaparken hemencecik zaman geçti. Venedik Tren İstasyonu gelince Büyük Kanal dibindeki San Simeone Piccolo Kilisesi bize hoşgeldin dedi.



San Simeone Piccolo Kilisesi


Şehirde araba yok. 3 yöntemle ulaşım sağlayabilirsiniz. Deniz Taksi (hızlı ama aşırı pahalı), vapur (çok yavaş ama ucuz) ve yürümek (insan gücü ama bedava)

Venedik'te ilk günümüz olduğu için şehri iyi tanımak için otelimize yürüyerek gidelim dedik.

Yürümeye başladıktan sonra elimizde harita otelimize doğru istikamet aldık.

Maske dükkanları, kostüm dükkanları dolu. Hepsi çok başarılı. (Fiyatları görmeden kimseye sana Venedik'ten maske getireceğim diye söz vermeyin)



İki resimdeki dükkanın sahibi olan amcamız hem kendi yapıyor hem de satıyor.
Bize de nasıl yapacağını gösterdi (Baya zor sanatmış, takdir ediyorum ustaları)


 1347 yılında Venedik'te de yaşanan Veba salgını simgeleyen bir kostüm.


Sokak sokak, dükkanlara baka çıka hemde şehri keşfederek otelimize ulaştık.



Otelimiz : Hotel Violino D'oro (Nasıl ama ?!!)

Otelimize eşyalarımızı bıraktıktan sonra karnımızın acıktığı dakikalar geldi. Yorgunluk ve açlık bizi zorlamasın diye otelimize yakın olan Noemi Restoranını seçtik. Restoran aile işletmesi, üst katları kendi oteli. Yemekleri sıradan, pahalı ve %12 servis ücreti var. Biz yandık, siz yanmayın.

Hadi güzel bir yemek olmadı yine de hemen Venedik'e küsmeye gerek yok.

Oradan çıkıp güzel bir gece geçirmek için Hard Rock Cafe'ye gittik. Canlı müzik eşliğinde hem günü değerlendirdik, hemen klasikleşmiş alışverişlerimizi yaptık. Önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi Hard Rock'lar aynı menü aynı konsept. O yüzden tereddütsüz her zaman uğruyoruz.


Ertesi gün oteldeki kahvaltımızdan sonra ilk işimiz Çan Kulesini ziyaret etmek oldu. Venedik'i ve San Marco Meydanı tepeden görebilirsiniz. Giriş Ücreti 8 euro.


Çan Kulesi 
(Campanile di San Marco)


Şunu söyleyeyim Çan Kulesine çıkmak için merdiven çıkmak yok (Roma ve Floransa'nın kulakları çınlasın). Asansör var, 1 dakika sürüyor. İşin içinde teknoloji varsa biraz sıra oluyor (yaklaşık 15-20 dakika bekleme oluyor).



Çan Kulesi'nde San Marco Meydanı'na Bakış




San Giorgio Maggiore Kilisesi

Bir de Çan Kulesi'nde yukarıdaki iken çan çalarsa dikkat edin (Baya gürültülü oluyor).




Çan Kulesi'nden indikten sonra hem karşısında yer alan Dükalar Sarayı'na uğradık. Giriş ücreti 24 euro. Tabi orada da sıra var. Yalnız biz sabahtan San Marco Card'ı aldığımız için kart sahiplerine ait yerden sıra beklemeden içeri girdik (San Marco Card ücreti 27,50 euro). Böyle uzun kuyruklarda beklemeden girmek bile güzel.



Çan Kulesinden Dükalar Sarayı'na bakıyoruz.

Saray Venedik dükalarının köşküdür. 1574 yılında yangında büyük hasar görmüş, tekrar eski gotik tarzına göre inşa etmişler.



Dükalar Sarayı'nın İç Avlusu



Saraydaki iç duvarların hepsi böyle



Büyük salonların duvarları, tavanları inanılmaz eserlerle dolu




Sarayda savaşlarda kullandıkları zırhlar, kılıçlar, silahlar sergileniyor.
Enterasan bir silah (birazcık içine Van Helsing kaçmış)

Dükalar Sarayı'nda gezinmesi gereken yer kesinlikle Ahlar Köprüsü. Mahkumların kaldığı yerler, Venedik'e son kez baktıkları pencerelerden sizde bakabiliyorsunuz.


Ahlar Köprüsü


Saray ve köprüde dolaştıktan sonra hemen bitişiğinde yer alan San Marco Bazilikası'na girmek için sıraya girdik. Eğer sırt çantanız varsa bazilikanın dışında yer alan emanetçiye bırakmak zorunda kalıyorsunuz.

Bazilikaya giriş ücretsiz. Yalnız içeride nefes alsan paralı bazilikanın ön kısmını gezmek 2 euro, 3 metrekarelik hazine odası 3 euro. Teras ve Müzesinin yer aldığı alana çıkmak 5 euro. Kısacası sadece kapıdan giriş bedava. 



San Marco Bazilikası (içeride resim çekmek yasak, blogumuz için bu yasağı delmek zorunda kaldım)


Müzenin en önemli eseri, bazilikanın kapısında yer alan atların orjinali içeride yer alıyor.




San Marco Bazilikası 



Heykellerin ana kaidesiyle beraber günümüzde Sultanahmet Meydanı olarak bilenen Hipodrom'da yeraldığı düşünülür. Heykeller 1204 yılında düzenlenen IV. Haçlı Seferi sırasında Konstantinopolis'de yeralmaktaydı. Kentin yağmalanmasının ardından heykeller Dük Enrico Dandolo emriyle Venedik'e getirilmiştir. 1254 yılında San Marco Bazilikası ön cephesindeki teras kısmına yerleştirilmiştir. Fransız Devrim Savaşları döneminde 1797 yılında Napolyon tarafından Venedik'ten alınan heykeller Paris'e götürülse de Napolyon Savaşları'nın 1815 yılında sona ermesiyle yeniden Venedik'e iade edilmiştir. (Wikipedia'dan alıntı)



San Marco Meydanı'ında yer alan Saat Kulesi

San Marco Meydanı'ndaki güzellikleri gördükten sonra öğle yemeği için Calle Larga San Marco'da bulunan Rosso Pomo Doro Restoranı'na geldik (Meydana uzaklığı 5 dakika). Pizzaları güzel, klasik pahalı Venedik restoranlarına göre fiyatlar normal. Turistlerin uğrak yerlerinden biri.



Güzel menüleri var


Güzel pizzamızı yedik, içkimizi içtik, tekrar sokakları arşınlamaya devam edebiliriz. 

Venedik'in her sokağı birbirinden farklı ve renkli.



Bi de sadece bizde dışarıda kurutma işlemi yaparlar sanırım, Venedik'teki Türk (Temsili)



Her evin ulaşım için teknesi varmış

Bu kadar yürüdük, birazcık kan şekerimiz düştü. İtalya'da yiyeceğimiz en güzel Tiramusu için Campo della Guerra Castello'da yer alan I Tre Mercanti'ye geldik (tanesi 3,5 euro).



kendileri hazırlayıp hemen servis ediyorlar

Yedik, içtik, sokak sokak dolaştık. Şimdi de Büyük Kanal'da Gondol turu zamanı. 30 dakikalık tur için 80 euro, 1 saatlik tur için ise 100 euro istiyorlar. Her türlü pazarlığa açıklar. Gondollar 6 kişilik olduğu için eğer siz 2 kişiyseniz kontenjanı doldurup gondol fiyatının size düşen payını düşürebilirsiniz.







Gondol turumuzu da tamamladık. Artık sıra geldi Ponte Di Rialto gitmeye. Venedik'in en mehşur köprülerinden biri. Hediyelik eşya yerleri var. Oldukça kalabalık bir köprü.



Buradan bakınca köprünün yoğunluğunu anlayabiliriz

Köprüden geçip akşam yemeği için özellikle de deniz mahsulleri konusunda sağlam olan Antiche Carampane Restoranı'na geldik. Burayı bulmak kolay olmadı, kesinlikle yemek konusunda başarılı bir yer.

Yemeğimizi yedik, dolaşma olayı bitti, son gecemizde artık eğlence zamanı. Campo Bella Vienna'ya uğradık. Burada herkes barlarda çalan müzik eşliğinde içkilerini içiyorlar, sohbet ediyorlar. İstanbul'da yer alan Asmalımescit tarzı. Bizde gecemizi burda sonlandırdık.

Bizim açımızdan güzel bir Venedik gezisi oldu. Daracık sokakları, bol bol köprüsü, çeşit çeşit restoranları olan bir Avrupa Şehri. Eğer şimdiye kadar gitmediyseniz, mutlaka gidin. 



Palazzo Ducale Panoramik Çekim



San Rocco Church



Palazzo Ducale


Arrivederci Venezia


Fotograf : Nikon D7000 ve GoPRO Hero 3+ ile çekilmiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dante'nin Cehennem'i : Floransa

Dan Brown'a Göre Değil "Bize" Göre Roma